Sanki uzun zamandır tanıdığım bir ifade, “İkas Hızı.” Oysa kısa zaman önce bir açıkhava çalışmasında, hemen peşinden de Instagram reklamlarında denk gelmiş; ne ki bu İkas, neyi hızlı yapıyor derken kısa bir web taramasıyla tanımıştım.
Aslında yepyeni bir şey yapmıyorlar. Zaten yapılan bir iş üzerinde düşünüp, geliştirip çok daha iyisini yapıyorlar. Benim kafama takılan ise ne yaptıkları değil, “İkas Hızı” ifadesini hafızama nasıl işledikleri.
Öyle ki; Oğlum elinden dondurmayı düşürdüğünde havada yakalayıp, “Eee.. İkas hızında babası var.” demişliğim bile var.
Daha önce sektörden arkadaşlarla İkas hakkında neyi daha iyi yaptıkları hakkında konuşmuştuk ama sadece bu kadar. Ne ara böyle bir benzetmeyi yapacağım kadar yerleşmişti hafızama diye şaşırmıştım. Çünkü bir markanın, vaadiyle ilgili hafızayı yaratması için hatrı sayılır zamana ve tekrara ihtiyacı var. Konumlandırma temelde bir algı ve algının olgunlaşması öyle çabucak olmaz. Ancak anlıyoruz ki planlanandan veya öngörülenden çok daha kısa sürede de bu mümkün.
Peki, nasıl?
“Bazı vaatler, tüketicinin zihninde kırmızıda bekliyor.”
Tüketicinin mustarip olduğu, çözümünün beklentisinde olduğu bir derdi tespit edip “al sana vaadim bu” demek, yaratıcılık esintileri estireceğim diye karmaşıklaştırılan bir marka fikrinden daha anlaşılır ve kabul edilebilir oluyor. Zaten kırmızıda bekleyen vaat, tüketicisine daha hızla tesir ederken, marka da hızla hafızalara yerleşiyor. Böylece vaadinizi tanımlayan iki kelimelik söylem, günlük hayatta kullanılan bir viral ifadeye dönüşebiliyor.
Eee dönüştü de ne oldu diye sormuştu bir arkadaşım. Hem ona hem de bu şekilde soranlara cevaben, geçtiğimiz ay iki müşteri firmamızı İkas sisteminde taşıdık😊 Şu an için her şey yolunda. Müşterilerimden gelen geri dönüşler beni çok rahatlattı çünkü ısrarımın altının mutlaka dolu olması gerekiyordu.
Son olarak eklemem gerekir ki marka bunu bir strateji ile mi yaptı gerçekten oturup düşündüler mi bilemiyorum ama işe yaradığı aşikar. Peki, sonra ne olur? Marka sözünde durmazsa da çalışır mı? Elbette hayır. Zaten biz de şimdiki zamanı konuşuyoruz.
