Sora sora!

Sora… Dijital dünyanın tanrılarından biri. Ya da tanrıçalarından…

Ama her ne kadar yeni insanlar, hayvanlar, bitkiler, ortamlar ve olayları dijital olarak yaratabiliyorsa da yapay zekaya komutu (promt) veren bir başka güç var: Biyolojik zeka.

Sadece dijitaldeki gelişmeleri değil matematiği, fen disiplinlerini, teknolojiyi; edebiyatı, sanatı, düşünceyi; endüstri, ziraat ve sağlık alanındaki her türlü gelişme insanın eseri değil mi? Peki, üretmeye, kendi hizmetine kullanmaya devam etmeyecek mi? Tabi ki edecek.

Özetle insan, yarının robotları bizim için her şeyi yapana kadar yaratan, üreten ve geliştiren olma konumunu koruyor. Koruyor korumasına da zaman hızla geçiyor. Bugünün küçükleri, yarının yaşamına şekil verenler olmak üzere süratle büyüyor. Bilimin ışığında serpilen bilinçler modern dünyanın patronları, şart koşucuları olarak; adeta kamu malı gibi çalışan üretimleri hayata geçiren ve pastadaki payı hem kendine hem de ülkesinin kesesine kazandıran bireyler olarak sahneye çıkıyor.

İşte bu özetten, gelişmekte olan ülkelere düşe düşe, batı toplumlarının teknoloji ve yazılımda çığır açtığı bu zamanda, eğitimin ne denli önemli olduğunu kavramak, kavrayabilmek düşüyor. Anlıyoruz ki, anlamalıyız ki, anne ve babalara, öğretmenlere, milli eğitime düşen, öğrencilere önce matematik ve fende ilerleyecekleri bir eğitim öğretim ortamını-fırsatını sağlamak. Dünyada olan her gelişmeyi uzaktan seyretmeleri, kopyala yapıştır yapıp uygulamaları, oyuna sonradan dahil olmalarının yerine onu üreten olmaları, bugün üretemiyorsa bile en azından üzerine düşünen olmaları, ülkeye, dünyaya, insana, yaşama değer sunan olmaları için gerekli olan bilim ve düşünce alanını genişletmek.

İnsan yaşamını kolaylaştıran, değer ve anlam katan her şeyin sadece din öğretisi ve yol göstericiliği ile olgunlaşamayacağının farkında olarak; fenni, matematiği, edebiyatı, felsefeyi, sanatı da hayatına katarak, faydalı olmayı önceleyen bir nesil için çabalamak.